Kayıtlar

Ekim, 2017 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

İBADETTEN KAYTARAN'LARA BAHANE ÇOK

Resim
"E, BİZDE MÜSLÜMANIZ"  " Şecaat Arz Ederken Merd-i Kıbtî Sirkatin Söyler" misalinden y urdum insanı bilhassa dini konularda eksiğini çok ilginç mazeretlerle kapatmaya çalıştığına şahit olursunuz..  Veya yapmaya gayret ediyormuş gibi anlatırken kendi acziyetini nasıl dile getirdiğini ibretle izlersiniz.  Bakalım ne demişler: Ben müslümanım hemde nasıl, komşumun çocuğuyla kuran öğrenmeye giderdik hem oynar hemde öğrenirdik, tabi arkadaşların cüzlerini bile yırtardık. * Biz atadan dededen çok inançlıyızdır, sen bakma öyle benim durumuma. Benim aneannemin babası hemde büyük hocaymış * Bidefasında kuran öyrenmeye gittim çocuk ken, hoca beni dövdü bir dahada gitmedim. Yoksa namazımı kılacaktım şimdi. Belkide hoca olacaktım, h ep o hocanın yüzünden. * Benim büyük dedem çok büyük alimmiş hemde nasıl. Onun için benden iyi müslüman göremiyorum bir gün elbette namaz kılarız bizde hiiç sorun olmaz * Benimki Allah ile kul arasında. Ben çok inançlıyımdır

DÜŞÜK KEMERLİ PANTOLONLA NAMAZ

Resim
Edep Ya-Hu DÜŞÜK KEMERLİ PANTOLONLA NAMAZ Son yıllarda bir modadır gidiyor düşük kemer rezaleti(!) diğer moda safsataları gibi gavurun bu uyduruk icadınıda iyi yakıştırmışız kendimize. Zaten Millet olarak bu tarz modaları kabullenmede üstümüze yoktur. Şu yırtık pırtık şeyleri giyenler varya tam bir garabet örneği. Bir insanın aklının tamamen sıfır noktası olarak görüyorum... Düşük kemer pantolona dönersek, kadını erkeği İnsanın en olmaz yerinden çirkince iğrenç ce, tiksindirici bir görüntü veriyor...! Adama diyorum yahu sen bir delikanlı adamsın, bu hal sana hiç yakışmıyor. Bu kıyafet senin kişiliğine, ne gibi bir katkı sağlıyor diye merakla soruyorum? bir cevap alamıyorum ! Kısa şortla, düşük kemer pantolonla güya Namaz kılmaya geliyor camiye, "setri avret" namazın farzlarından birtanesidir. Yani vücutun mahrem bölgelerini (göbekle diz kapağı altı) kapatmak zorundadır. Lakin vatandaş buna hiç bir özen göstermediği gibi, Namaz esnasında sürekli pantolon ve tişörtü çekişt

Cüneyd-i Bağdad-i ve bir Mecusi

Resim
Cüneyd-i Bağda-di ve bir Mecusi Cüneyd-i Bağdadî (k.s.) bir kış gününde bir mecûsînin kuşlara yem dağıttığını görür ve aralarında şöyle bir konuşma geçer: - Sen hayır yapıyorum diye kendini boşuna aldatıyorsun. ALLAH evvelâ îmanı farz kılmış, geri kalan hayır-hasenatı ondan sonra emretmiştir. İman etmedikçe senin bu yaptığın iyilik ALLAH indinde makbule geçmez - Ben de biliyorum kabul olunmıyacağını. Fakat ALLAH bu yaptığımı görmez, bilmez mi? dedi. - Elbette görür ve bilir. - Öyleyse o da bana yeter, der ve bildiğine devam eder. Aradan zaman geçer. Cüneyd-i Bağdadî Hazretler bir hac mevsiminde Mescid-i Haram'ı tavaf ederken bir adamın ellerini açmış ALLAH'a yalvarmakta olduğunu, hatta gözlerinden sel gibi yaşlar akıttığını görür. İyice dikkat eder, o zatın karlı bir havada kuşlara yem veren mecûsî olduğunu anlar. Tavaftan sonra yanına yaklaşıp hemen kollarından yakalar. Mecûsîde onu tanır ve şöyle der: - İşte ALLAH gördü ve bildi, deyip kelime-i şehadet getirip ruhunu or

KUR-AN VE SÜNNETİ TAHRİF EDENLERE UYMAYALIM

Resim
KUR-AN VE SÜNNETİ TAHRİF EDENLERE UYMAYALIM Artık iman da küfür de açıktan seyrine devam ettiğinden, insanlar arasında fazlaca bir fark görülmeyecektir. Gerçek âlimler ve amirler takdir görmediği için, fitne ve bozulmalar baş gösterecek, sahtekârlar ortalığı saracaktır. İşte bu dönemde gaybî/gizli ilimler hakkında bilgisi olduğunu iddia eden, ama gerçekte şeytanların ve cinlerin oyuncağı olmaktan başka bir şey olmayan, görünüş itibariyle Müslüman, fakat içten içe küfür kaynayan yalancılar ortaya çıkacak… Ve buradan da bir geçim kaynağı temin edeceklerdir. Bu dönemde kişi; dininden, inancından, ahlâkından, manevi kıymet hükümlerinden tavizler vermeye zorlanacaktır…  Öylesine zorlanacaktır ki; bu tavizleri vermeyenlerin yaşama hakları olmadığı ima edilecek, hatta açıkça söylenecektir.  Sevgili Peygamberimizin (s.a.v.) şu mübarek sözleri, bugünkü ortamı gayet veciz bir şekilde özetlemektedir. “İnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecek ki; kişi helâlden mi, yoksa haramdan mı kazand

AŞÇININ MAKAM HIRSI

Resim
AŞÇININ MAKAM HIRSI Bir gün Şeyh Abdulkadiri Geylâni Hazretlerinin mutfağında aşçılık yapan bir müridi kendi kendine düşüncelere dalmış ve demiş ki 30 yıldır bu kapıdayım muradıma eremedim, manevi bir fetih müyesser olmadı, kalp gözüm açılmadı…  O bu düşüncelerde iken mısır tarafından bir heyet geldi. Geylâni hazretlerine dediler ki Efendim Valimiz vefat eti ve valisiz kaldık. İstiyoruz ki siz birisini bize vali olarak tayin edesiniz. Geylâni hazretleri Aşçıyı çağırın gelsin diye emretti. Aşçı gelince gelen heyete bu müridimizi alıp götürün, valiniz o olsun, müride de Seni Mısıra vali olarak atadım; yalnız bir şartla: Valilik yaptığın müddetçe sana gelecek olan hediyelerin yarısını bana vereceksin, kabul ediyorsan git, etmiyorsan başkasını atayacağım der. Mürid heyecanla aman Sultanım siz nasıl emrederseniz sizin gibi olsun. İsterseniz tüm hediyeleri size ayırayım der. Hayır yarısı yeter der hazret. Heyet aşçıyı alıp Mısıra gider ve mısırda yedi yıl valilik yapar. Bu süre içi

RIZKI VEREN ALLAH

Resim
RIZKI VEREN ALLAH {Bir Ayet} Bismillahirrahmanirrahim Yer yüzünde rızkı Allah'a ait olmayan hiç bir canlı yoktur. O onların karar kıldıkları yerleride emaneten durdukları yerleride bilir. Onların hepsi apaçık bir kitaptır (Hud11- Ayet 6 O karın altındaki canlıyı muhafaza eden, onunla beslenmesi için Tilkiye bulma sezgisi ve yeteneğini veren, ancak ve ancak kudret sahibi Allah'a (cc) mahsustur... İşte! "Onların hepsi apaçık bir kitaptır". Ayetinin apaçık tanımıdır. Amenna ve'sadakna

Ölen bir çocuğa Peygamberimizin (sav) ilgisi

Resim
RESÜLULLAH (S.A.V ) SOHBETİNDE GÖREMEDİĞİ ÇOCUĞUN BABASINA HABER GÖNDERDİ Peygamber (s.a.v) bir yere oturunca, arkadaşları etrafını çepeçevre kuşatırlardı. O sahâbîlerden biri, nereye gitse arkasından gelen küçük oğlunu önüne oturtarak Resûl-i Ekrem'i dinlerdi. Birgün bu çocuk öldü. Babası "oğlumu hatırlayarak üzülüp etrafı rahatsız ederim" diye Hz. Peygamberin meclisine gelmez oldu. Resûl-i Ekrem onun yokluğunu hissedince, "Falanı aranızda niçin göremiyorum?" diye sordu. "Ey Allah'ın Elçisi! Her zaman onun yanında gördüğümüz oğlu öldü." dediler. Hz. Peygamber (s.a.v) o sahâbîyi bulup çocuğunu sordu. Dertli baba yavrusunun öldüğünü söyleyince, Resûl-i Ekrem ona başsağlığı diledi, sonra da kendisini şöyle teselli etti: "Söyle bakalım! Vefat eden çocuğunun, yaşadığın sürece hep senin yanında bulunmasını mı; yoksa yarın cennetin hangi kapısına gidersen, onun senden önce koşup kapıyı açarak 'Buyur babacığım!' demesini mi isterd

Üç kişiden kalem kaldırılmıştır

Resim
PEYGAMBERİMİZ EFENDİMİZ (SAV)  Çocuklara yetişkin muamelesi yapılması gerektiğini ve onlara hoşgörüyü telkin etmiştir.. Üç kişiden kalem kaldırılmıştır sorumlulukları yoktur. • Büluğ çağına erişinceye kadar çocuktan. • Aklı başına gelinceye kadar mecnundan. • Uyanıncaya kadar uykuda olan kimseden. Bu hadis bizlere şunu telkin etmektedir: "Çocuğun, yapabileceği hatalar, büyüklerin yaptığı hataların sonucunu doğurmaz." Dolayısıyla, eğitimleri esnasında, onlara sağlanan bu hoşgörü ve muafiyeti çocuklardan esirgememek gerekmektedir. Burada, yeri gelmişken, konuyla ilgili olan Hz.Enes’in hatıralarına yer vermek istiyoruz: Hz.Enes anlatıyor: ”Peygamberimize on yıl hizmet ettim. Aslında yaptığım işler pek yerli yerinde olmuyordu. Buna rağmen Hz. Peygamber (sav), bir defacık olsun bana kötü davranmadı, surat aşması, beni azarlamadı ve ayıplamadı. Hatta öf bile demedi. Hoşuna gitmeyen bir şey için ‘Niçin böyle yaptın?’ diye beni sorguya çekmedi. Keza herhangi bir hatalı

ELİF-BA

Resim
"ELİF" ALLAH ADIN OKUR YAZARIM "Elif" Allah adın okur yazarım, Hocam bir ders verdi "Be" deyu deyu. "Te" ile "Se" de kaldı nazarım, "Cim" Cemalin gördüm "He" deyu deyu. "Hı" Hızır İlya'sür ezel ezelden, Haberin aldım "Dal" ile "Zal"den. "Rı" bize yol vermiş Galubelâdân, Giderim yoluna "Ze" deyu deyu. "Sin"de sualin vermeye geldim, "Şın" deyince anda eylendim kaldım. "Sad" okudum "Dad"tan haberin aldım, "Tı" "Zı" "Ayın" "Kayın" "Pe" deyu deyu "Ka" deyince Kaf dağını gezerdim, "Ke" deyince türlü mana yazardım. "Lam"da "Mim"de "Nun"da kaldı nazarım, Nic'oldu "Vav" ile "Hı" deyu deyu. Kul Himmet Üstadım böyle söylerim, Haddinden ziyade Umman boylarım. Yirmi sekiz harfi tamam eyleri

Göz yaşı dökmekten Kör Olan Kız

Resim
Nasihat etmeye geldik nasihatimizi aldık Bir gün bir zat Hasan Basri hazretlerine gelerek yalvarır: “Aman efendim! Ne olur? Allah için bize bir yardımda bulununuz…” Hazret-i imam da; “Nedir derdin? Ne hususta yardım edelim? Önce derdini ve ihtiyacını isteğini söyle ki sana yardım edebilelim” der.  Adam; “Efendim! Benim çok akıllı bir kızım var, onu çok severim, şimdi bu akıllı kızıma bir şeyler oldu. Gece gündüz durmadan ağlıyor… Kur’an-ı Kerim okuyor ağlıyor, namaz kılıyor ağlıyor, hadis-i şerif okuyor ağlıyor ve bugünlerde gözleri görmez oldu. Korkuyorum ki hepten kör olacak…  Sizden istirham ediyorum gelseniz de bir baksanız. Bir nasihat etseniz biraz öğüt verseniz şu kızıma” diye rica eder.  Hasan Basri Hazretleri kabul eder, adamın evine kadar giderler.  Eve vardıklarında Hasan Basri hazretleri; “Yavrum neden ağlıyorsun? Gözlerin ağlamaktan temelli kör olabilir! Sebebini bize söylersen sana yardımcı olabiliriz. Senden rica etsem sebebini söyler misin?” der. 

BİR ŞİİR-YALAN DÜNYA

Resim
YALAN DÜNYA İleri gel heber alım Süleyman’dan galan dünya Çokları aldatdın getdin Ahırında yalan dünya Gel görem kime kalıbsan Dersini kimden alıpsan Sekseninde boşalıpsan Doksanında dolan dünya Yüce yüce dağlar gördüm Yeni yeten bağlar gördüm Her geleni ağlar gördüm Hani sende gülen dünya Elesger göçek çar naçar Her adam ektiğin biçer Gelen konar konan göçer Hani sende gülen dünya Aşık Elesker Azerbaycan Geraylı. Azerbaycan Aşıkları ve Halk Şairleri (2.cilt), Doç.Dr.Saim Sakaoğlu, Yrd.Doç.Dr.Ali Berat Alptekin, Esma Şimşek, Halk Kültürü Yayınları:10, İstanbul – 1986, s.44

HÜKÜMDARIN KERAMETİ

Resim
HÜKÜMDAR SULTAN MURAT HAN Osmanlı Hükümdarlarından Sultan Murat Han: Bir gün çok telaşlı görünür. Bunun halini sezen Vezirʹi Azam Savuş Paşa Sultan Murat Hanʹa sorar: ‐ Hayrola Sultanım canınızı sıkan bir şey mi var? Bu soruya verilen cevap ve müteakiben devam eden konuşma şöyle cereyen eder: ‐ Akşam garip bir rüya gördüm. ‐ Hayırdır, inşaallah.. ‐ Hayırmı şer mi öğreneceğiz. ‐ Nasıl yani? ‐ Hazırlan dışarı çıkıyoruz. İkisi de molla kıyafeti giyerek dışarıya çıkarlar. Hızlı adımlarla Beyazitʹa varırlar. Vefaya yönelip Zeyrekten Unkapanına inerler. Yerde yatan bir cesetle karşılaşırlar. Cesetin etrefına toplanmış ahaliye sorarlar: ‐ Kim bu ? Ahali. ‐ Aman hocam hiç sormayın. Bu adam ayayaşın tekidir. ‐ Nereden biliyorsunuz. ‐ Kırk yıldır komşumuzdur. İçlerinden birinin cevapı da şöyledir: ‐ Bu adam iyi bir sanatkardı. Azaplar çarşısında çalışırdı. Nalının hasını yapardı. Kazandıklarını da içkiye ve fuhuşa harcardı. Mahalleli cesedi orada bırakıp herkes işine ve evine döner. Pad

BİR MAHKÜMUN KAZA NAMAZLARI

Resim
- O namazları alıp Allah’ın huzuruna varacaksın...!  Gardiyanların ayak sesleri koğuşun kapısında son buldu, getirdikleri genç bir mahkumu bıraktılar ve gittiler. Yeni gelen genç içeridekilere selam verdi ve kendisine gösterilen boş yere oturdu. Koğuştakiler ona hoş geldin, geçmiş olsun dediler. İçlerinden en yaşlı ve olgun olanı gencin yanına yaklaştı ve ona ilgi gösterdi, bir anlamda sahiplendi. Çünkü selam verişinden ve simasından bu gencin nasıl biri olduğunu hemen anlamıştı. Genç oldukça yorgun ve bitkin görünüyordu, epeyce bir müddet konuşmadı. Daha sonra yaşlı adamdan bir seccade istedi ve kıblenin ne taraf olduğunu sordu. Sonra kalktı ve yavaş yavaş ikindi namazını kıldı. Yaşlı adam gencin namazını bitirmesini bekliyordu, onunla enine boyuna tanışmak istiyordu.  Fakat genç ikindi namazını bitirdiği halde daha namaz kılmaya devam ediyordu, sonunda bitirdi ve yerine geçip oturdu. Yaşlı adam biraz daha yanına yaklaştı. -Nedir o fazladan kıldığın namaz? Biliyorsun ikindi

Şükretmek ve infakla ilgili bir hikaye

Resim
Adam akşam iş çıkışı eve gitmek üzere yola çıktı.  İşyeri ile dolmuş duraklarının arası çokta uzak sayılmazdı.  Paltosunun cebinden bir sigara çıkardı yaktı.  Derin bir nefes çekti ve yürümeye başladı. Akşam trafiği heryer karışık, sıkışıktı. Kısa bir zaman sonra dolmuş duraklarına vardı.  Köşede seyyar bir balıkçı bağırıyordu .Hadi istavrit 500, istavrit 500. Adam düşündü akşama balık yemek iyi olurdu  Hem kızıda eşide çok severdi balığı. Kendide bayılırdı doğrusu  evde o sıcacık neşeli ortamda balık ziyafetine.  Kardeş ver bakalım dedi 1 kilo istavrit. Balıkçı beyim dedi;  1,5 olmazmı? Adam gülümsedi belki param yok dedi.  Balıkçı bunun üzerine canın sağolsun beyim dedi canın sağolsun. Balıkçı balıkları tartarken tezgaha adamın yanına yaşlı bir teyze geldi. Üzeri başı halini anlatırcasına eski, püsküydü. Evlat dedi banada balık alırmısın?  Tabi dedi teyzeciğim adama seslendi balıklar 3 kilo oldu bir bana 2 teyzeye tart bakalım.  Balıkçı balıkları poşetlere koyarken teyze dedi a