CENNET KOKUSU

 


İlk eşinden anlaşamadıkları için ayrılmıştı. Gün yüzü görmemişti zavallı adam. Elli beş yaşına kadar evlenmek nasip olmamış, belkide kendi istemediği için bu kadar geç kalmıştı, ilk eşinden çektiklerinden dolayı sevgiye inancını kaybetmişti. 
Geçen o kadar seneden sonra karşısına dünyalar iyisi bir kadın çıktı ve evlendiler. 

Aaradan bir sene geçtikten, bir kızları olmuştu. Adam ilk defa bir evlat almıştı kucağına yıllar sonra, kızını kucağına alıp kokladığında cennet kokulum diyerek doya doya sevmişti... Sonrasında hep öyle hitab etti, sanki adı yokmuştu da ona "cennet kokulum" diyordu sevgili kızına. 
Kader buya, ikinci eşiyle mutluluğu pek uzun sürmedi. Çok sevdiği eşi evliliklerinin altıncı yılında bir trafik kazası sonucu vefat etti. Dünyası başına yıkıldı ama hayat devam ediyordu. Kaybettiği eşinin sevgisini cennet kokulu evlatlarının sevgisiyle teselli buluyordu.

Artık sadece kızının mutluluğu için yaşıyordu. 
O yıllarda o zamana kadar aklından hiç geçmediği, tahmin dahi edemediği birşeyle karşılaştı, kızının kendinden utandığını fark etti. Bunu ilk defa okulun kapısında kızını beklerken farkına varmıştı.
Hem yaşlı oluşu hemde çiftçilik yaptığı için üstü başı pejmürde haldeydi. Bunun yanında diğer arkadaşlarının genç anne babalarını görünce komplekse kapıldığını hissetmişti kızının.
Sonra, 
yüzünü yerden kaldırmadan, önünden bir yabancı gibi geçip gitti bir köşe başında kimsenin olmadığı yerde durup, el işaretiyle kendisini yanına çağırmıştı.
Bu durum ilkten adamın ağırına gitmiş olsada diger taraftanda kızının ruh halini anlayabiliyordu ona olan sevgisi onun o kusurunu fazlasıyla örtüyordu. 

Günler, aylar yıllar çabucak geçiyor, kızı yirmi yaşına geldiğinde, kendisi yetmişli yaşlarındaydı artık.
Artık kızı çok güzel bir genç kız olmuştu. İşini gücünüde eline almıştı fakat babasından utanma uzak durma halleri hala devam ediyordu. İlkokul zamanından beri onu evlerine davet eden arkadaşlarını kendi evine hiç davet etmemesini o yaşlı haliyle anlayabiliyordu. 
Çünkü kimsenin babasını görmesini istemiyordu belliki.

Yaşlı adam birgün kızına bir soru sordu: 
-"Beni ne kadar seviyorsun cennet kokulum?" dedi titreyen sesiyle. 
-"Senin için canımı verecek kadar" diye cevap veren kızının tekrar televizyondaki filme daldığını gördü. Yaşlı baba bunun alelade bir cevap olduğunu hissetmişti sonra derin bir iç çekti.
Sonra:
- "Bende seni canımı verecek kadar çok ama çok seviyorum" cennet kokulum demişti.

O günlerde kızı bir rahatsızlık geçirmişti baba kız birlikte hastahaneye gittiler. Yapılan testlerden sonra gerekli sonuçlar alınıyor.
fakat,
doktor adama, asıl sen çok hastasın diyor ve kıza dönerek: 
- "Baban çok hasta bugün'den tezi yok ameliyat olması gerekir durumu çok ciddi ve çok geç kalınmış dedi. Yalnız organ nakli yapılması gerekiyor onu kurtarabilmemiz için. Üstelik riskli bir ameliyat masadan kalkmaya bilir'de dedi..

-"Kız önceden olur demişti biranda kabul etti. Sonra ise tereddüt etmeye başlamıştı.
-"Babam zaten yaşlı, ben ise gençliğimin baharındayım düşüncesiyle, ben vazgeçtim dedi doktora.
Sonra baba-kız birlikte çıktılar ve henüz hastahane kapısından çıkmadan genç kız düşüp bayılmıştı.

Gözlerini açtığında doktoru gördü yanında ve ona babasını sordu.
-Doktor: genç kızın kendisini ameliyat ettiklerini babasınında kendisi için organını verdiğini  söyledi. Sonrada bir kağıt uzattı genç kıza..
O kâğıtta şöyle bir not vardı... 
-" Cennet kokulu kızım, doktorundan rica edip küçük bir oyun oynadım sana.
Sağolsun oda bu yaşlı adamı kırmadı. Hasta olan ben değil sendin. Sadece beni ne kadar sevdiğini görmek istemiştim Ömrün boyunca utandığın babanı unutma olurmu? Çünkü baban seni, gerçekten senin için canını verecek kadar çok seviyor..."... 

Alıntı;
Yazar Suat Özge

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR KUDÜS ŞİİRİ

İftira İle İlgili Hadisler

ORUÇLA İLGİLİ AYET VE HADİSLER