ŞEHİTLİĞİN FAZİLETİ


Tüllenen magribi akşamları sarsam yarana, Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana...
Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.


Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.) buyurdular ki:
Şehîdin kanının ilk damlasıyla günahları bağışlanır, iki huri ile evlendirilir. Akrabasından yetmiş kişiye şefâat hakkı verilir. Murâbıt, ribât mahallinde öldüğünde hayatta iken mutad olarak yaptığı amellerinin sevabı kıyâmete kadar yazılmaya devam eder. Rızkı kendisine gelmeye devam eder, onunla ferahlanır. Yetmiş huriyle evlendirilir ve ona: ‘Hesap bitinceye kadar dur ve şefâat et’ denilir.”
(Taberani, M. Sağîr)

[Ribât: Hudut boylarında din düşmanlarına karşı nöbet beklemektir. Bu kişiye de murâbıt denilir. Hakîki ribât ise insanın en büyük düşmanı olan nefs-i emmâresi ile cihâd etmesidir. Nefsi ve cismi Allâhü Teâlâ’nın tâatinde hapsetmenin de ribât olduğu hadîs-i şerîflerde bildirilmiştir.
(Delîlü’l-Fâlihîn)]

Cennete ilk girecek üç sınıf ve cehenneme ilk olarak girecek üç sınıf bana gösterildi. Cennete ilk girecek üç kimse:

Şehit, Rabbine ibâdetini güzel yapan ve efendisine nasihat eden köle, çoluk çocuk sahibi olup harama gitmeyen, fakir olmasına rağmen kimseden bir şey istemeyen ve bu sebeple görenin kendisini zengin sandığı kimsedir.

Cehenneme girecek üç kimse ise: Zâlim hükümdar, mal ve servet sahibi olup onun hakkını (zekât ve sadaka) vermeyen kimse, kibirli fakir.
(Müsned-i Ahmed)

Resûlullâh Efendimiz (s.a.v.), Uhud günü şehîd olan Mus‘ab bin Umeyr’in (r.a.) başında durdu. Mus‘ab (r.a.), o gün Resûlullâh’ın sancakdârı idi Peygamber Efendimiz (s.a.v.) Ahzâb Sûresi’nin 23. âyetini okudular ki meâli şudur:

“Mü’minlerden bir kısım erler vardır ki Allah’a verdikleri ahidde sadık oldular: Kimi adağını ödedi, kimi de gözetiyor ve hiç bir suretle değiştirmediler.”

Sonra buyurdular ki:
“Muhakkak Resûlullâh, kıyâmet gününde sizin şehit olduğunuza Allâh katında şâhitlik edecektir.”


Alıntı: Mehmet
▪︎▪︎▪︎


~Bir Şir~
Şu boğaz harbi nedir? Var mı ki dünyada eşi?
En kesif orduların yükleniyor dördü beşi

Tepeden yol bularak geçmek için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış ufacık bir karaya.

Ne hayasızca tehaşşüd ki ufuklar kapalı!
Nerde gösterdiği vahşetle "bu: bir Avrupa'lı"

Dedirir, yırtıcı, his yoksulu, sırtlan kümesi,
Varsa gelmiş, açılıp mahpesi, yahut kafesi!

Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak
Boşanır sırtlara vadilere sağnak sağnak.

Saçıyor zırha bürünmüş de namerd eller,
Yıldırım yaylımı tufanlar, alevden seller.

Veriyor yangını, durmuş da açık sinelere,
Sürü halinde gezerken sayısız teyyare.

Top tüfekten daha sık, gülle yağan mermiler,
Kahraman orduyu seyret ki, bu tehdide güler!

Ne çelik tabyalar ister, ne siner hasmından;
Alınır kal'a mı göğsündeki kat kat iman?

Hangi kuvvet onu, haşa edecek kahrına ram?
Çünkü te'sis-i ilahi o metin istihkam

Şüheda gövdesi, bir baksana, dağlar taşlar...
O, rüku olmasa, dünyada eğilmez başlar,

Vurulup tertemiz alnından uzanmış yatıyor;
Bir hilal uğruna ya Rab, ne güneşler batıyor!

Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker,
Gökten ecdad inerek öpse o pak alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhidi,
Bedr'in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
"Gömelim gel seni tarihe" desem sığmazsın.

Hercümerc ettiğin edvara da yetmez o kitap
Seni ancak ebediyetler eder istiab.

"Bu taşındır" diyerek Kabe'yi diksem başına,
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına,

Sonra gök kubbeyi alsam da rida namiyle
Kanayan lahdine çeksem bütün ecramiyle

Mor bulutlarla açık türbene çatsam da tavan
Yedi kandilli Süreyya'yı uzatsam oradan.

Sen bu avizenin altında bürünmüş kanına
Uzanırken gece mehtabı getirsem yanına.

Türbedarın diye ta fecre kadar bekletsem,
Gündüzün fecr ile avizeni lebriz etsem.

Tüllenen magribi akşamları sarsam yarana,
Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana...

Ey şehit oğlu şehit, isteme benden makber,
Sana ağuşunu açmış duruyor Peygamber.

Mehmet Akif Ersoy




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BİR KUDÜS ŞİİRİ

İftira İle İlgili Hadisler

ORUÇLA İLGİLİ AYET VE HADİSLER